top of page
once

         The eyes (photosensitive cells) of our ancestors, which could distinguish only light and dark, were directing them to the light for getting energy and to the dark for certain physiological processes. When it comes to these days from their blurry world that can distinguish only light and dark, we –as living creatures with more advanced and specialized ‘eye’s which can analyse complex image sets- maintain this bipolar perception as beautiful and dark now. No different from them, still with a bipolar perspective. When leaving this way of perception which causes missing the in-between areas, one confronts a new world. A world of more intense influences which one cannot even comprehend what is affecting him/her, a world of influences that permeate towards the deeper and hidden points of the soul… As Barthes mentioned while defining the concept of punctum...

         While I was thinking and researching this way of perception, I encountered the concept which is called wabi-sabi in Japan. In our world, where there is no constant and where we have to accept the dominant role of temporality, wabi-sabi appreciates time-worn objects. It holds in high esteem the images that attract the attention suddenly, that seeking a place for itself in the emotional world, and that interpenetrate into him/her. Even if the meanings of these images remain unsolved for one, wabi-sabi attributes sublimity to these images, the influence of which continues silently and deeply… It is concerned with the thin and undefined line between these images and the memory.

         Likewise, I realized that for years I have been chasing images that are unclear at first sight but left a bizarre feeling like a nausea, like a sensitive itch in my soul. I found myself in a collection of images, some of which I still do not know why I shot them, and why I still have the urge to hang them on my wall and watch them. I thought these photos resemble to haikus which impose themselves to the perceiver like a mysterious box that is sometimes unknown how to open.

この秋は 何で年寄る 雲に鳥

Kono aki ha/ Nande toshiyoru/ Kumo ni tori

“In this autumn,

Why I get older?

The clouds and birds”

Matsuo Basho

 

         And sometimes, with more different or purer look, they unfold themselves serenely to our eyes.

        İlk atalarımızın yalnızca aydınlık ve karanlığı ayırt edebilen gözleri (ışığa duyarlı hücreleri), onları enerji kazanmak için güneş ışığına yani aydınlığa, diğer bazı fizyolojik süreçleri için ise karanlığa doğru yöneltiyordu. Onların yalnızca karanlık ve aydınlığı ayırt edebilen bulanık dünyalarından bugüne gelindiğinde, karmaşık imge setlerini çözümleyebilen daha gelişmiş ve özelleşmiş ‘göz’lere sahip canlılar olarak bizler, onların aydınlık ve karanlık olarak algıladığı iki kutuplu algılama setini, güzel ve çirkin olarak devam ettiriyoruz. Onlardan farksız, hâlâ iki kutuplu bir bakış ile. Ara alanları kaçırmaya neden olan bu algılama biçimini terk ettiğinde, özne yeni bir dünya ile karşı karşıya kalıyor, etkilenimlerin daha yoğun olduğu, bazen onu tam olarak etkileyenin ne olduğunu dahi kestiremediği, ruhunun daha derin, gizil noktalarına doğru işleyen etkilenimlerin dünyası ile. Barthes’ın punctum kavramını tanımlarken değindiği gibi... 

        Bu algılama biçimi üzerine düşünür, araştırırken karşıma, Japonya’da wabi-sabi olarak adlandırılan kavram çıktı. Geçiciliğin başat rolünü kabul etmek zorunda olduğumuz, hiç bir sabitin olmadığı dünyamızda, zamanın yıprattığı nesnelere özel bir değer atfeden wabi-sabi, bir anda göze çarpan ve öznenin içine işleyen —duygu dünyasında kendine bir yer arayan— imgeleri baş tacı eder. Öznenin içinde belki anlamı hiç çözülmeden kalsa bile, etkisi sessiz ve derinden devam eden bu imgelere yücelik atfeder… Onlarla bellek arasındaki ince ve tanımsız çizgi ile ilgilenir. 

        Ben de ilk görüldüğünde anlaşılamayan ancak ruhumda bir bulantı gibi, latif bir kaşıntı gibi garip bir his bırakan imgelerin peşinde yıllarca koştuğumu fark ettim. Bazılarını neden çektiğimi hâlâ bilmediğim, neden duvarıma asıp onları izleme dürtüsü duyduğumu hâlâ çözemediğim fotoğraflarla dolu bir imge koleksiyonu biriktirmiş olarak buldum kendimi. Bu fotoğrafları okuyucuya bazen nasıl açılacağı bilinmeyen gizemli bir kutu gibi kendini dayatan haikulara benzetiyorum. 

Güz-

kuşlarla bulutlar bile 

yaşlı görünüyorlar 

MATSUO BASHO 

         Bazense daha farklı bir bakışla ya da daha saf bir bakışla, berrak bir biçimde kendilerini gözlerimizin önüne bırakıyorlar. 

Website_once_exhitibition_IMG_1849_edite
Website_once_exhitibition_IMG_1850_edite
News
(Turkish)

Book (dummy)

Edited and Designed by Oğuz Karakütük (Ka)

Binded by Yalım Ardıç (Nom)

Graphic Designed by Gizem Çatal

Text translated by Duygu Gören

Exhibition Photos  İlkin Eskipehlivan

bottom of page